Başa Dön
Efendimiz.com : Mukayeseli Dinler Tarihi, Kısas-ı Enbiya
Peygamberimizi devreden çıkartıp kendi heva ve heveslerini devreye sokmaya çalışanların (mealci ve hadis inkarcısı olarak bilinenlerin) şöyle bir hezeyanına rastlayabilirsiniz:
“Kurân’da birçok ayette “apaçık bir kitap” yazıyorken hocalar insanları kendilerine bağımlı yapabilmek için bu dini zorlaştırıyor, Kur’an apaçık bir kitap olduğuna göre anlamak için hadislere de gerek yoktur”
Bu nasıl bir hezeyandır?
Bu mubîyn kelimesi konusundaki yanlış anlayışı hemen bir ayetle çökertelim: Kur’an-ı Kerimde “Her şeyin yazılı olduğu Levh-i mahfuz” için de “Apaçık bir kitap” tabiri kullanılmaktadır:
“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır, onları O’ndan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. O’nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılmıştır.” En’âm, 59
Ayette bahsedilen ve her şeyin yazılı olduğu bu kitaptan “apaçık bir kitap” olarak bahsedildiğine göre siz bu kitabı okuyabiliyor musunuz? Demek ki, her “apaçık” denilen kitap anlamak istediğiniz şekilde “apaçık” olmuyor. O halde nasıl oluyor?
“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl, 44) ayetin mealine bakarsak Rabbimiz Peygamberimize hitaben “kendilerine indirileni açıklaman için” buyuruyor. Peygamberimize “açıklama” görevi veriyor.
Peki, neyi açıklayacak, o indirilen nedir? Ayetin sonunda “Kur’an-ı indirdik” buyuruyor. Yani sana bu Kur’an-ı Kerimi açıklayasın diye indirdik. Evet, Peygamberimize “Kur’an’ı açıklama” görevini Allah (c.c ) veriyor. Ayette dikkatimizi çekmesi gereken bir husus da “düşünmenin” daha sonra geldiğidir. Rabbimiz önce Peygamberinin açıklama yetkisine daha sonra ümmetin düşünmesinin gerekliliğine işaret etmiştir. Kur’an-ı Kerimin hiçbir yerinde “siz bu kitabı alın okuyun istediğiniz gibi anlayın” denmediği gibi tam tersine bir çok yerde “Allah ve Resulü” tabiri geçmekte, Resule itaat ve ittiba istenmekte, O’na itaatin Allah’a itaat, O’na isyanın Allah’a isyan olduğu beyan edilmektedir.
Kur’an- Kerîm’in mubîyn yani apaçık olması ilgili ayetlere bakalım:
“Ey Kitap Ehli, Kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi.” Maide, 15
“Tâ-sîn. Bunlar Kur’an’ın ve apaçık olan kitabın ayetleridir.” Neml, 1
“Elif, Lam, Ra. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın ayetleridir.” Hicr, 1
Özellikle son iki ayet mealinde şifreli Huruf-u Mukatta’dan hemen sonra apaçık ayetlerden bahsetmesi dikkat çekicidir.
Bu ayetlerde yer alan “mübiyn” kelimesi, Kur’ân’ın/Kitab’ın ifadelerinin apaçık olduğunu, binaenaleyh her okuyanın kolaylıkla anlayabileceği bir kitap olduğu hususunu bildirmez. Zira yüklenen bu yanlış anlam Kur’ân-ı Kerim’de yer alan ve Kur’ân’ın bazı ayetlerinin muhkem, bazılarınınsa müteşabih olduğunu bildiren Âli İmran: 7 ayetiyle çelişir. Çelişki ayetler arasında değil ayete giydirilmeye çalışan manadadır:
“O’nun (Kur’ân’ın) bazı ayetleri muhkem olup bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihtir.” Âl-i İmran, 7
Buna göre Kur’ân-ı Kerim’de manası açık olan ayetler olduğu gibi kapalı olan ayetler de bulunmaktadır. Bu hususu bizzat Kur’ân’ın kendisi haber vermektedir. Bütün bunlardan hareketle şunu söyleyebiliriz ki Kur’ân-ı Kerim’in en azından bazı ifadeleri “kesinlikle” açık değil kapalıdır.
Peki, durum böyleyse “apaçık kitap/Kur’ân” ifadesi ne anlama gelmektedir? Ayetler mevcut bağlamlarında incelenmelidir.
Yasin suresi 69. ayetinin bağlamı, kök fiilin lazım olduğu şu manayı desteklemektedir:
“Biz ona bir şiir öğretmedik, zaten (şiir) ona yaraşmaz da! O ancak bir zikir ve (şiir vs. olmadığı; vahiy olduğu) apaçık (ortada olan) bir Kur’ân’dır.” yani Kur’an’ın insan sözü olmadığı bellidir. Kur’ân-ı Kerim’in şiir ve beşer mahsülü olmadığı ifade edilmiş sonra da onun semavi bir kitap olduğunun; dolayısıyla vahiy menşeli Allah kelamı olduğunun apaçık bir husus olduğu vurgulanmıştır. Hâsılı, müfessirlerin eserlerinden istifade ile bu terkibi bağlamı içerisinde değerlendirerek anlamaya çalıştığımızda ortaya çıkan mana, mealciliğe hiç de yâr olacak bir mana değildir. Apaçık kuran/kitap sözünü “bütün ifadeleri apaçık bir kitap” şeklinde anlayıp bunun üzerine “Kur’ân-ı herkes mealden anlayabilir” neticesini bina eden malül anlayışın sahipleri, aslında Kur’ân’ın kendisine, vakıaya ve Hz. Peygamberin beyan edicilik vazifesine aykırı bir anlam ve neticeyi Kur’ân’a mâl ederek kendi sırtlarına bir vebal yüklemişlerdir.
Son olarak söylemek gereken bir şey de Kur’an-ı Kerîm’in bazı konuları arif olan zikir ehline yani gerçek âlimlere sorulmasını teşvik etmesi:
“(Ey Resulüm!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız, ilim sahiplerine sorun.” Nâhl, 43
.