Resulullah’ın ﷺ çeşitli konularda söylemiş olduğu sözlerine hadis diyoruz. Sünnet ise genel bir tanımla hadisler dahil Resulullah’ın ﷺ koyduğu kurallar ve Müslümanlara gösterdiği yol olarak ifade edilebilir.
Son dönem bazı yarı alimler, yalnız Kur’an sloganı ile yola çıkarak “Peygambere Kur’an harici başka bilgi verilmedi. Vahiy haricindeki sözleri senet olamaz” diyerek peygambersiz bir din meydana çıkarmak istemektedirler. Acaba bu kişiler Kur’an’a dayalı bir iddia mı ortaya atmıştır? Tabi ki de hayır! Bu durumda aslında Peygamberimizin Kur’an dışında bir vahiy aldığı yalnızca bir durum gösterilebilirse bu iddia çökmüş olacaktır. Ama biz birkaç örnekle bunu çökertelim. Şu ayet mealine dikkatlice bakın:
"O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir." Necm 3,4.
Ayete dikkat edilirse bahis mevzuu Kur’an değil Resulün ﷺ sözleridir. Yani onun Kur’an açıklamaları ile bildirdiği şeylerin menşei Allah’tan gelen bir bilgidir şeklinde bir nevi ruhsat veriliyor. Burada kastedilenin Kur’an olmadığı onun konuşması hakkında verilen bilgiden açıkça anlaşılmaktadır. Peki anladığımız bu manayı pekiştirecek örnekler var mı? Yani Allah Kur’an haricinde vahiyle Resulü ﷺ ile konuşur ona vahiyle rehberlik eder miydi? Hemen örneklere bakalım.
Birinci örnek:
“Hani, Allah size, iki taifeden (Kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olacağını vaat etmişti. Siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı yıkmak için, Allah hakkı ortaya koymak ve (Kureyş ordusunu yok edip) kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.” Enfal 7
Kervan kaçarak kurtuldu. Fakat Kureyş ordusu birkaç misli çok olmasına rağmen Bedir’de yenildi. Allahü Teâlâ daha önce bunu bildirdiğini söylüyor. Halbuki daha önce böyle bir şey söylediği Kur’an-ı kerimde yok. Demek ki, Peygamber Efendimize ﷺ vahiy ile bildirdi.
İkinci örnek:
Bir âyet meali de şöyle:
“Hani siz Rabbinizden yardım istemiştiniz de, O da, “Ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek bu duanızı kabul etmişti.” Enfal 9
Allahü teâlâ, (Bin melekle size yardım edeceğim) dediğini bildiriyor. Bunu Kur’an-ı kerimde daha önce bildirmediğine göre, Kur’an’dan ayrı olarak Resulullah’a ﷺ vahiy ile bildirdiği ortaya çıkıyor.
Üçüncü örnek:
Peygamber Efendimiz ﷺ Hazret-i Hafsa’ya gizlice bir söz söylemişti. Tefsirlerde bu gizli sözün Hazret-i Ebu Bekir’in halife olacağına dair olduğu bildiriliyor. O da, bunu, mahzur yok diye Hazret-i Âişe’ye anlattı. Allahü teâlâ da bunu Resulüne ﷺ bildirdi. İşte âyet-i kerime meali:
“Peygamber, hanımlarından birine (Hazret-i Hafsa’ya) gizlice bir söz söylemişti. O, bunu (Hazret-i Âişe’ye) haber verince, Allah da Resulüne durumu bildirdi, o da bir kısmını açıkladı, bir kısmını da söylemedi. Hanımı (Hafsa), “Bunu sana kim haber verdi?” dedi, o da, “Bana, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah haber verdi” dedi.” Tahrim 3
Allahü Teâlâ, Hazret-i Hafsa’nın sözünü Resulüne ﷺ bildirdiğini söylüyor. Ama bu Kur’anda yok. Demek ki, Allahü Teâlâ, Kur’andan başka da, Resulüne ﷺ vahiy ile bildiriyor.
Dördüncü örnek:
Bir âyet meali de şöyle:
“Siz (Hayber’den gelen) ganimetleri almak için giderken, (Hudeybiye seferinden) geri bırakılanlar, «Biz de sizin arkanızdan gelelim» diyecekler. Onlar (böyle söylemekle) Allah’ın (Hudeybiye seferine katılmayan bedevileri, bundan böyle başka bir sefere çıkarma) emrini değiştirmelerini isterler. De ki: «Bizim arkamıza asla gelemezsiniz. Allah, daha önce böyle buyurdu.» Bunun üzerine de «Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz» diyeceklerdir. Halbuki onlar pek az söz anlayan kimselerdir.” Fetih 15
Burada Bedevilerin Hayber savaşına katılmalarının yasaklandığı, bu savaşa sadece Hudeybiye’de bulunanların katılacağı, bunun da Resulullah’a ﷺ daha önce bildirildiği belirtiliyor. Kur’anda bunu bildiren bir âyet yoktur. Bu da gösteriyor ki, Resulullah’a ﷺ Kur’an harici vahiy de gelmektedir.
Demek ki neymiş?
Kur’an’a göre Allah’ın Hz.Peygamberimize ﷺ vahiy yoluyla iletişimi olduğu Kur’an’a inanan biri için KESİN BİR ÇIKARIMMIŞ!
Sünnetin Kur’an’daki adlandırması HİKMET‘tir. Kur’an-ı kerimde hikmet ile ilgili bir çok âyet vardır. Bir tanesinin meali şöyledir:
“Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.” Bakara, 151
Mealci hocaların bu hikmet kelimesinin anlamını saptırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Ancak bu çok önemli değil zira buradaki anlamı İmam Şâfî hazretleri risalesinde Hikmet’in ne olduğunu açıklar:
“Bu âyetteki hikmet, Sünnettir. Önce Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu.“ İmam-ı Şâfî, Risale s.78
Sünnetler de, Kur’an-ı Kerim’de işaret edildiği gibi vahiy iledir. Dinimizdeki dört delilin (Edille-i Erbaa) ikincisidir:
Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
“Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.” Darimi
“Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.” İ. Ahmed
“Ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.” Taberani
Yukarıda Kur’an’dan verdiğimiz 4 örnek, Kur’an’ın yegane vahiy olduğu anlayışına zıttır ve durumu gün gibi ortaya koymaktadır.
Mekke’nin fethi hakkındaki müjdeyi hatırlayın. Allah cc., Resulüne ﷺ ile dilediği gibi vahy ederdi:
"Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi." Fetih, 27
Peygamberimizin ﷺ kendi ictihadına dayalı hükümlerinden isabetli olmayanlar Allah tarafından düzeltiliyordu. Mesela bazı filleri, Allah cc, tarafından düzeltmiş ve Allah’ın affettiğini bildirmiştir. Tevbe suresi, 43. âyetinde mealen; “Allah seni affetsin; (mazeretinde) doğru olanlar ile, yalancı olanlar belli olmadan, niçin onlara izin verdin?” buyuruldu.
Yine Bedir savaşında ele geçirilen esirler hakkındaki Peygamberimizin ﷺ ictihâdı, Enfâl sûresi 67, 70 âyetleri ile tashih edilmiştir. Bu da gösteriyor ki Peygamber’in ictihadı hatalı olabilir. (Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi, 21.)
Demek ki ictihadla söyledikleri de var. Ashab-ı kiram, Peygamber efendimizin ﷺ Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, “Ya Resulallah ﷺ, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?” diye sorarlardı. Peygamber efendimiz ﷺ de, vahiyse vahiy, değilse kendi ictihadı olduğunu bildirirdi. İsabetli olmayan ictihadların, Allahü teâlâ tarafından hemen düzeltilmesi en son hükmün son merhalede vahiy eseri olduğunu gösterir.
Hadislerin kaynağının vahiy olduğunu açıkladıktan sonra da Hadis inkarcılarının çokça kullandığı bir can simidini patlatalım. Bu kişilere göre Peygamberimiz ﷺ hadislerinin yani sözlerinin kaydını yasaklamıştı. Aslında bu Bektaşi hikayesine benziyor. İnanmadığı hadislerin işine geldiği yerini alıp referans gösteriyor. Halbuki Hadislerin Peygamberimizin ﷺ büyük bölümünün hayatı boyunca yazıldığını bunun 22 yıllık bir süreci kapsadığını görmezden geliyor. Peygamberimiz ﷺ gerçekte ilk başında ayetlerle karışma çekincesi dolayısıyla vahiy katiplerine hadis kaydetmekten neyhetmişti. Ancak bu grubun dışında hadislerin kaydedildiği şöyle rivayet edilir. İbn-u Amr İbni’l-As (r.a.) anlatıyor:
“Ben Resulullah ﷺ’dan işittiğim her şeyi yazıyordum.
Kureyş bu işten beni men etti. Dediler ki: “Sen her (işittiğin) şeyi yazıyorsun, halbuki Resulullah ﷺ bir insandır, memnun ve öfkeli halde de konuşur.”
Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim.
Sonra durumu Resulullah ﷺ’a anlattım.
Parmağı ile ağzına işaret ederek:
“Yaz, nefsimi elinde tutan zata yemin olsun, ondan haktan başka bir şey çıkmaz!” buyurdu.”
Bu 22 küsur yıllık süreç boyunca şartların değişmesi muhtemel ve hem de vakidir. Ard niyetli kişiler hadislerin yasaklanması hadisini dillerinden düşürmediler.
Peki sormazlar mı:
Hadislerin yazımının yasaklanması hadisi size ne ile geldi? Yazı ile gelmedi mi?